İşlevsel Bağlamsalcılık ve Bağlamsal Davranışçı Bilimler Nedir?

Ahmet Nalbant & Fatih Yavuz

Kabul ve İşlevsel Bağlamsalcılık ve Bağlamsal Davranışçı Bilimler Kararlılık Terapisi (ACT)

ACT’in (Kabul ve Kararlılık Terapisi) kuramsal arka planından  bahsederken sıklıkla bir ağaç metaforu kullanırız. Buna göre, meyveleri ACT olan bu ağacın gövdesini İlişkisel Çerçeve Kuramı (Relational Frame Theory; RFT) temsil ederken, ağacın köklerini ise Davranışçılık ve İşlevsel Bağlamsalcılık temsil eder. Bu ağacın bütününe de Bağlamsal Davranışçı Bilimler (BDB) adını verebiliriz. Ancak bu metafor bir kronoloji ya da önem sırası belirtmez. Tarihsel gelişim içerisinde bu dört alanın zaman zaman birbirlerinin önüne geçtiği ve sürekli olarak birbirlerini etkilediği dönemler olmuştur. Köklerin gövdenin ve meyvelerin gelişimini sağlaması kadar, meyvelerin ve gövdenin de köklerin gelişimine katkıda bulunduğundan söz edilebilir. Bağlamsal Davranışçı Bilimler, işte bu ağaç metaforunda olduğu gibi, felsefi temeller ile klinik uygulamaların iç içe geçerek insan davranışlarının hem birey hem de grup seviyesinde öngörülmesi ve etkilenmesini sağlamak için faydalı olabilecek bilimsel yöntem ve kavramları araştıran bilim dalıdır. Bağlamsal Davranışçı Bilimleri daha iyi anlamak için içinde barındırdığı felsefi temellere değinmek faydalı olacaktır.

İşlevsel Bağlamsalcılık

Her psikolojik kuram kendi içinde, bu kuramın üzerinde inşa edildiği belli felsefi varsayımlar içerir. İnsan nedir? Gerçeğin doğası nedir? Bilme yöntemlerimiz nelerdir? vb. sorulara verilen yanıtlar, bu felsefi varsayımlardan bazılarını oluşturur. Felsefi varsayımlar her zaman doğrudan fark edilmese bile, uygulama aşamasında dünyayı görmemizi sağlayan mercekler gibidir. Bağlamsal Davranışçı Bilimler de, İşlevsel Bağlamsalcılık adı verilen felsefi yaklaşıma dayanır.  İşlevsel Bağlamsalcılık; temel varsayımlarını felsefi Pragmatizm ve Bağlamsalcılıktan (Contextualism) alır. Bu yaklaşımlarının temel özelliği aontolojik olmasıdır, yani ontolojik özellikleri referans almaz. Buna göre fikirler, kendi içsel mantıklarına göre gelişmez; daha ziyade birer mikroorganizma gibi içinde yaşadıkları birey ve çevreye bağımlıdırlar. Buradan hareketle geliştirilen İşlevsel Bağlamsalcı yaklaşıma göre, incelenmesi hedeflenen fikirler, çevreleriyle olan etkileşimleri dikkate alınmadan anlaşılamaz. İşlevsel Bağlamsalcılığı daha iyi anlamak için, son yüzyılda davranış bilimine yön vermiş iki dünya görüşü olan Mekanistik ve Organistik yaklaşımla birlikte incelemek faydalı olacaktır.

Mekanistik dünya görüşü ya da diğer bir adıyla elemental realizm, bir organizma ya da sisteme yaklaşırken “makine” metaforunu kullanır. Nasıl ki makinalar belli parçalardan oluşur ve parçaların düzgün çalışmaması sistemde bir aksaklığa yol açarsa, mekanistik dünya görüşüne göre de insan bedeninde ortaya çıkan düzensizlikler aynı bedendeki bozuk parçalardan köken alır. Eğer sistemin düzgün çalışmasını istersek bize düşen bu bozuk parçayı bulup onu tamir etmektir. Psikoloji alanında bu bozuk parçalar duygular, düşünceler, dürtüler gibi yapılara indirgenip tamir edilmeye çalışılır.

Davranış bilimlerine etkide bulunan bir diğer dünya görüşü ise  organisizmdir. Organisizm, kök metafor olarak gelişim sürecindeki bir bitki gibi organik gelişimi kullanır. Gelişimsel Psikolojide yaygın olarak kullanılan bu dünya görüşünde gelişim basamakları tanımlanır ve organizmanın tutarlı bir şekilde gelişip gelişmediği izlenir. İşlevsel Bağlamsalcılıktan farklı olarak, bu dünya görüşünün basamaktan basamağa değişimi getiren etmenleri tanımlamayı her zaman amaçlamadığı söylenebilir. Yine davranış üzerindeki halihazırda etkili olan faktörlerin öngörülmesi ve etkilenmesine hassasiyet farklılıkları, bu iki yaklaşımın farklarından birini oluşturmaktadır.

Her ne kadar mekanistik dünya görüşü ve organisizm bize belli alanlarda faydalı bilgiler sağlasa da halihazırda bazı eksiklikleri içermektedirler. İşlevsel Bağlamsalcılık da farklı bir dünya görüşüne sahip olmakla bu eksikliklerin giderilmesini amaçlamaktadır. Pragmatik felsefenin bir uzantısı olan İşlevsel Bağlamsalcılığa  göre organizmanın sisteminde sıklıkla herhangi bir bozuk parça yoktur. Sistemde oluşan aksaklıklar, belirli bağlamlarda hedeflenen işlevi görmeyen faktörlerin devrede olması şeklinde tanımlanır. Bunu daha iyi anlamak için “alet çantası” metaforunu kullanabiliriz. Elinizde çekiç, keski, tornavida gibi farklı aletlerin bulunduğu bir alet çantası olsun. Eğer duvara çivi çakmak istiyorsanız elinizdeki çekiç doğru bir seçim olacakken, eğer vidalamak istiyorsanız bu çekiç seçimi size fayda sağlamaz. İkinci durumda bu çekice sahip olmak sizin doğanızda herhangi bir bozukluğun bulunduğu anlamına gelmez. Çekice sahip olmak yanlış, bozuk ya da hatalı bir duruma işaret etmez. Sadece vidalama bağlamında çekiç işe yaramamıştır. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere İşlevsel Bağlamsalcılığın bir şeye ‘doğru’ demesi için o şeyin belli bir bağlamda işe yarar olması gerekmektedir. Bu bakış açısıyla insan psikolojisine ait düşünce, duygu, anı, dürtü vb. hiçbir içsel yaşantı hatalı, bozuk ya da yanlış değildir. Aksine, insana ait her psikolojik deneyim belli bağlamlarda bir öğrenme öyküsüne aittir, anlamlıdır ve dolayısıyla işlevsel olabilir. İşlevsel Bağlamsalcı yaklaşımla hareket eden bir uygulamacıya düşen ise bu belirli bağlamın özelliklerini keşfetmektir.

Bağlamsal Davranışçı Bilimler

İşlevsel Bağlamsalcılık felsefi yaklaşımının üzerine inşa edilen Bağlamsal Davranışçı Bilimler, işte bu dünya görüşünden hareketle insan davranışlarını anlamaya ve etkilemeye çalışır. İnsan davranışlarını anlama ve etkileme çabasında BDB, davranışları içinde bulundukları bağlam ile birlikte değerlendirir. Zira -yukarıda verdiğimiz alet çantası metaforunu tekrar hatırlayarak- davranışın ortaya çıktığı bağlamdaki değişkenleri bilmeden davranışın işlevini anlamak mümkün olamayacaktır. Buradan hareketle, BDB bir davranışı anlama ve etkileme sürecinde değiştirilebilir çevresel faktörler/değişkenlere odaklanır ve bunları analizinin odağına koyar. Bağlamda doğrudan değiştirilmeye kapalı olan düşünce, duygu ya da biyolojik etkenler gibi diğer faktörler pratik amaçlarla bu analizin dışında bırakılır. Burada vurgulanması gereken nokta, bağlamda doğrudan etki edilemeyen faktörlerin insan davranışlarını anlamada ve etkilemede önemsiz görüldüğü değil; daha ziyade bu faktörlerin değiştirilmesine yönelik çabanın sıklıkla faydasız olduğudur.

Tarihsel olarak davranışçılık ve davranış analizi ekollerinin içinde yer alan BDB, bahsedilen ekoller içinde yer alan farklı davranışçı yaklaşımlara yakın komşuluğunun yanında önemli farklılıklar da içerir. BDB, diğer bazı davranışçılık ekollerinden farklı olarak B.F. Skinner’in radikal davranışçı prensiplerini benimser. Buna göre, sırf dışarıdan gözlemlenemiyor diye insana ait düşünce, duygu gibi içsel yaşantılar davranış kapsamı dışında bırakılmaz. Bu bakış açısından yola çıkılarak, insan dili ve düşüncesine dair İşlevsel Bağlamsalcı bir yaklaşım olan RFT geliştirilmiş ve insan dili ve düşüncesinin de çevresindeki bağlamla olan ilişkisiyle birlikte anlaşılabileceği ve etkilenebileceği ampirik çalışmalarla ortaya konmuştur.  Buna göre dil ve düşünce de belli bir bağlam içerisinde meydana gelen davranışlardır ve dolayısıyla Bağlamsal Davranışçı Bilimler içerisinde, yaygın şekilde kabul gören diğer yaklaşımlardan farklı olarak, düşüncelere nedensellik atfedilmez.

BDB, yukarıda da ifade edildiği gibi davranışları ön görme ve etkilemeyi amaçlar ve araştırma konuları bu prensipler üzerinde yoğunlaşır. BDB, davranışı anlama ve etkileme çabasında kullandığı araştırma yöntemlerinde ve klinik uygulamalarında  kesinlik, kapsam ve derinlik kavramlarına vurgu yapar. Buna göre kesinlik, herhangi bir olay için sınırlı sayıda teknik terimin kullanılmasını; kapsam, geliştirilen teknik terimlerin bir çok alanda kullanılabilmesini ve derinlik, farklı analiz seviyeleri arasındaki tutarlılığı ifade eder.

BDB’nin ayırt edici özelliklerinden biri de, temel prensipler ve kuramsal gelişimin klinik uygulamayla birlikte iç içe geçtiği ve her bir aşamanın diğerini etkilediği ağsı bir yapıdır. Pratik anlamda bu çalışma şeklinde; uygulayıcıların temel bilimlere dikkat etmesi ve temel bilimcilerin de araştırmalarını yaparken uygulama alanlarına  önem vermesi gerekmektedir. Buradan hareketle teori ve pratik sürekli olarak birlikte test edilmeye devam edilir. Uygulama alanında gerçekleştirilen bir müdahale test edilirken aynı zamanda temel bilimlerdeki varsayımlar da test edilmektedir. Bu bakış açısıyla BDB içerisinde değişim süreci analizleri, laboratuvar temelli yöntemler ile moderatör analizleri ve bağlam analizleri yer alır. Buradan hareketle planlanan müdahalenin sürece odaklanması, süreçteki değişikliklerin davranış değişikliğini ön görmesi ve süreçteki değişimlerin davranış üzerindeki etkilerinin bir aracı değişken olup olmadığı test edilir. Bu şekilde müdahale aşamasında etkisi bulunmayan temel prensipler tekrar geliştirilir. BDB klinik uygulamalarından olan ACT’e ait sonuç (outcome) çalışmaları bu bakış açısıyla değerlendirilir. Buna göre yapılan değerlendirmelerde ACT’in psikolojik esneklik üzerinde diğer yöntemlerden karşılaştırmalı bir şekilde fazla olan etkisi, aynı zamanda psikolojik esnekliğin sonuçlar üzerine olan olumlu etkileriyle de gösterilmiştir. Daha da önemlisi, psikolojik esneklikteki değişimlerin tedavi etkileri için bir aracı değişken olduğu saptanmıştır.